1/26/2013
Bence
İstanbul deniz rotalarında iki sevgili için gidilecek yerler
sıralamasında Burgazada 1. gelir. Burgaz başlı başına bir
deneyimdir; daha yolculuğun evveli gecesinde veya daha da spontan
bir şekilde o günün sabahında “adaya gidelim mi?” sorusu ile
başlar gözlerdeki gülümseme. Sanki 100 millik yolculuk
yapılacakmış gibi, kız tarafı sandviçleri hazırlar, erkek
tarafı da şarap ve bira takviyelerinden sorumludur. Tekneye biner,
kontrollerinizi yapar, bir çift dayanışması içerisinde, görev
dağılımınız dahilindeki işlere girişirsiniz. Buzdolabına
nevaleleri yerleştirme, çöpü hazırlama, genel temizliği
yapmanın ardından, biri koltuk halatlarını, diğeri de tonoz
halatını çözer ve marinadan yavaşça ayrılırsınız.
Birlikteliğin en huzurlu ve en keyifli anlarıdır bana göre;
didişme, dırdır, surat asma mümkün değildir çünkü müthiş
bir beklenti vardır ufukta- Burgazada...
Eğer
tekneniz Fenerbahçe’ye bağlı ise, (benimki öyle) 11-12 knotluk
bir seyirle 35-40 dakikada adanın iskelesine varırsınız. O 35-40
dakikalık yolculukta bir bira veya birer kadeh rose şarap çok
keyifle içilir.(İki bira veya ikişer kadeh de içebilirsiniz tabi,
alkol temponuza göre) Genelde poyraz estiği için gidiş sorunlu
veya yorucu da değildir, arkanızda Ayasofya egemenliğindeki tarihi
yarımada silüeti ve “adalarda yaşar mısın” sohbetinin
romantizmi ile ince ince istanbul boğuculuğundan koparsınız.
Neden bilmem ama Kınalıada-Burgazada arasını geçip, Kaşık
adası ve ada iskele rotasına girdiğim andan itibaren, büyük bir
mutluluk kaplar bedenimi. Belki de sebebi, adaya yaklaştıkça
arkadan İstanbul görüntüsünün kaybolması ve insanın kendini
bir Ege adasına yanaşıyor zannetmesinden olabilir. Karşınızda
kiliseleri, renkli boyalı ahşap binaları ile bu dünyaya ait
değilmiş gibi duran bir Rum yerleşkesi belirir adeta. İsterseniz
adanın açığında çeşitli yerlere gelişigüzel serpiştirilmiş,
sayısı 20’ye yakın tonozlardan birine bağlayabilir, ya da
iskeledeki balıkçı teknelerinden birine bordalayabilirsiniz. Ben
genelde tonoza bağlarım çünkü yazın buranın denizi temizdir ve
karaya çıkmadan evvel biraz yüzmek ve güneşlenmek çok
zevklidir.
Tonozlar
balıkçı restoranlarınındır ve sizi gördükleri andan itibaren
joker boat’larla teknenizi bağlamak ve sizi kendi mekanlarına
çekmek için Somali korsanlarını kıskandırır bir hız yarışına
girerler. Bu mekanlar içerisinde favorim Antigoni’dir. Aile
işletmesi olan bu yerin mezeleri (özellikle portakallı kerevizi)
ve balıkları çok lezzetlidir, yazın çarşamba akşamları eski
Türkçe parçalardan oluşan repertuarı ile canlı müzik yapan bir
grubu da vardır. Ama daha yemeğe oturmayın. Bundan evvel
sevgilinizle adada yapabileceğiniz pekçok aktivite var. Bisiklet
kiralayıp adayı turlamanızı mutlaka tavsiye ederim. Yokuşlu
daracık ara sokakları tırmanmaya çalışırken, bir anda önünüze
büyük bahçeli konakları ile geniş bir meydan açılır,
karşınıza 500 yaşında bir çınar çıkar, ya da büyüleyici
kubbesiyle kilisenin kapısında bulursunuz kendinizi. Genelde pazar
günleri açıktır bu kilise ve gidip bir mum dikebilirsiniz, huysuz
papaz/zangoç aksi bir gününde değilse. Ada turunuz mutlaka sizi
kalpazankaya’ya götürür. Sezonda rezervasyonsuz yer bulmanız
mümkün değildir, ama en azından oradan muazzam manzarayı
seyredebilirsiniz.
Faytonla
da yapabilirsiniz aynı turu, yürümek de pek tabi mümkün. Kısacık
fayton turu 20 liradır, oturduğunuz döşemenin altındaki koltuk
yayları kıçınıza batar çıkar, faytoncu hep asabidir, yokuş
tırmanır ve kırbaç yerken garibim atın ahını hissedersiniz,
tekrar edeyim faytoncu hep asabidir ama yine de çok mutluluk veren
bir yolculuktur, eğer birbirinize sarılıp konuşmadan manzaranın
sefasını sürerseniz. Gezinmeyi sevenlerdenseniz, uğrayacağınız
yerlerden biri de iskelenin bitimindeki minik pazardır. Elişi
ürünler ve Çin malı promosyon malzemeleri ile bezenmiş bu
tezgahların birinden alın bir kolye sevgilinize; muhtemelen hiç
takmayacaktır onu, ama günün hatırasıdır, üstelik ada esnafına
da destek olmak lazım. (Bir de unutmadan, Sinem dondurmadan mutlaka
bir top çilekli veya limonlu yiyin.)
Adada
yazın ideal yemeğe oturma saati, bana göre 6-7 civarıdır. 3-4
saat rakı eşliğinde dışarıda bir masada oturup yemek yemek çok
eğlencelidir. Ne tür atraksiyonlar vardır; bilaistisna her
oturuşumda benim başıma gelen, Türk filmlerinde uzun yıllar
figüranlık yapmış,hatta Gora veya Arog’da oynamış genelde
kanosuyla gezerken konyak içerek günlerini değerlendiren, beyaz
fötr şapkalı, bembeyaz uzun saçlı dünya tatlısı bir abi
elinde tombala torbasıyla yanaşır masamıza ve beni akşam
yapılacak büyük çekilişe davet eder. Çekilişe katılmak için
5 numara satın alırım (5 numara= 20 lira) sonucunda viski, kendi
hazırladığı lakerda, sigara kazanma ihtimaliyle kandırılarak.
En az 10 kere katılmış olmama rağmen hiç kazanamadığım gibi,
ada tarihinde de bu çekilişlerden birşey kazanan kimseyi de
duymadım. Demlenirken, 30 dakikada bir vapur yanaşır, turistleri,
gelip geçenleri, vapura yetişmek için bir elinde torba, diğer
elinde çocuğunu çekiştiren koşucu teyzeleri seyredersiniz;
adanın gediklisi ünlüler damlar sonra, hatta bir keresinde efsane
Sadun Boro ile bir kadeh rakı dahi tokuşturmuşluğum vardır.
Heybeliada görüntüsüyle batan güneşi, göğün aldığı
renkleri, denizi, ağ tamir eden balıkçıkları, leğenler
içerisinde can çekişerek yüzen balıkları, sürekli boğuşan
uyuz köpekleri ile adanın iskelesi görsel bir festival gibidir.
Burgaz
çiftlerin moduna göre farklı imkan da sunar. Eğer
anlattığım cümbüş yorucu geldiyse, adanın bir de Kalpazankaya
tarafı vardır. Teknenizle gittiğinizde yine tonoza bağlarsınız,
sevimli bir çocuk gelip sizi karaya yanaştırır, 40-50 merdiven
tırmandıktan sonra set üstündeki lokantaya soluk soluğa
varırsınız. Eğer haftaiçi bir günü tercih ederseniz, bu
restoran sanki sadece ikinize hizmet veriyormuş hissine
kapılırsınız. Burası adanın melankolik, sessiz yüzüdür.
Hayırsız diye de bilinen, mahzun ve ıssız görünümlü Sivriada
ve Yassıada vardır, ağaçların arasından baktığınız
manzaranızda. Buranın denizi de genelde temizdir ve dönüş
yolundan evvel girilmesi neredeyse farzdır.
Neyse
dönelim iskeleye... Ayrılma vakti geldiğinde oturduğunuz
restorandan kalan rakınızla beraber, meyve ve biraz buz alınız.
Binin teknenize ve girin tekrar denize-ayılmak için- ki gece
saatinde ayrı bir heyecan verir o su insana, ardından da ayrılmak
vaktidir adadan. Kalan nevaleyi masaya serip, güzel bir müzikle
(musiki tercih ediniz!), biraz hüzünlü ama aslında çok mutlu,
dönüş yolunu tutunuz.
Gördüğünüz
gibi gündelik hayattan kopup, birlikteliğinizin ne kadar değerli
olduğunu ve beraber vakit geçirmekten aslında ne kadar keyif
aldığınızı anlayabileceğiniz büyülü bir adadır Burgaz. Size
önerim, eğer orada birbirinizden sıkılıyorsanız, hemen ayrılın.
Biriniz deniz otobüsüne binsin, diğeriniz de tekneye, kendinize
yeni bir hayat kurun. Burgaz’dan bunu öğrenmeniz bile şanstır...
Selim
Giray